23 Şubat 2009 Pazartesi

~hapşu

Hastayım ve evde ne yapıcağımı bilmeden dolaşıp portakal suyu içiyorum.Sabah dünyanın en kötü filmini izledim.Malesef onunla dalga geçmek bile beni yeterince oyalayamadı.
Karın yağmış olması beni çok mutlu ederdi.Ama şimdi bir sürü gereksiz şey hatırlatıyor bana.Sanki yeterince heyecanlanamıyorum artık.Oysa hiç gerek yoktu.Neden ben farkında olmadan beynim eşyaları,kişileri ya da olayları kodluyor?Neden kar'ı olduğu gibi hatırlayamıyorum?
Kendimi yastığımla boğabilirim.(hem de üstünde küçük sarı benekler olanla)Çok sıkıldım.Artık kendimi oyalayamıyorum sanki.Bir gün için okula gitmemek beni mutlu eder sanıyordum ama anladım ki okula gitmeyince okula gitmemenin bir anlamı yokmuş!Tıpkı tatilde tatile gitmenin insanı daha çok yorması gibi.Bilmiyorum!İnanın bilmiyorum.
Aslında keyfim yerinde.ama nedense bi yanım bugün hep telaşlı!Diken üstünde!Sanki bugün hayatımı kökünden ve tümüyle etkileyecek bir olay olucakmış gibi.Babam bir anda gelip Avustralyaya taşınacağımızı söylemek için kapıda bekliyor gibi.Şu anki hayatımı sevmiyor değilim ama bazen aynı şeyleri yapmaya ve aynı insanları görmeye kendimi çok kaptırıp ir şeyleri kaçırıcakmışım gibi hissediyorum.Tabii bunlar sadece birer his.Diğerleri gibi.Bazen aklıma o kadar çok şey o kadar hızlı geliyor ve geçiyor ki, anlattığım şeyin başını unutuyor ve tamamen farklı bir 'zihin yumağa' karışmaya başlamışım gibi geliyor.Baş dönmelerimin bir nedeni de bu!
Ne istediğimi bilmiyorum.Bundan sonrası ve hatta bundan öncesi için bile neyi dilediğimi hatırlayamıyorum.Sürüklenerek gitmek güzel.En azından huzurlu.(sanırım)Her anı bir karar olarak gören insanlar var.(Aslından onları ne kadar suçalayabilirim ki?)Acaba hedeflerimize ulaşmayı gerçekten istiyor muyuz?Tam da o noktaya varmayı!O noktaya ulaşmak,o eğleneceli arayış/ulaşma süresinin ve her şeyin sonu değil midir?Her şeyin sonu! Bunu size anlatamam.Ama belki Dostoyevski beni kurtarır:
''Saygıdeğer karıncalar yapı işine karınca yuvasıyla başlayıp hala öyle sürdürmele olumlu davranış adına büyük bir onur kazandırmışlarıdr.Gelgeç gönüllü,tutarsız bir yaratık olan insanoğlu ise,belki de satranç oyuncuları gibi hedefi değil,hedefe giden yolu sever.Kimbilir belki insanın yöneldiği tek hedef,hedefini elde etmek için harcadığı sürekli çabadır,başka bir deyişle yaşamın kendisidir.''bknz:Yeraltından Notlar
Eskiden beri kitap okumak beni garip hissettirir.Kötü anlamda değil.Okumayı çok severim.Ama sanki okuduklarım ölü adamların yıllar öncesinden bıraktıkları vasiyet gibi gelir.(Kitapçılar bu yüzden mezarlıklar gibi sessiz sanırım)Dostoyevski bunları yazarken benimle taşıcağını hiç bilmiyordu.Oysa ben şu an tam burada,ekranın önünde oturup, seneler önce yazdıklarını onunla ve herkesle tekarar paylaşıyorum. Demek istediğim ne inanılmaz!Ne garip bir tecrübe!
Solan çuha çiçeklerimin ardından kendime 2 küçük kaktüs fidesi aldım. Evet belki daha dayanıklılar ama onlarla yakınlaşmama asla izin vermiyorlar.2 gün de bir suluyorum o kadar.'Sana ihtiyacımız yok' diye şarkı söyleyebilirler bıraksam.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder