21 Haziran 2011 Salı

~cuckoo

Böyle biri beni ucunda merdiven olmayan bir havuza attı sanki. Bu kadar düşünecek bir şey olmadığını biliyorum. Ama bu sıralar çoğu zaman kalbimin sesini duyamadığımı hissediyorum. Ya da oradan bana fısıldayan şey basma kalıp ezberlenmiş cümleler gibi geliyor. Bi de garibim parça pinçik olduğu için bazen öfke bağrışmalarını, sevgi sözcüklerinden daha çok tercih ediyor. Böylesi de hemen hemen hiç olmaz. Haa bu böyle diye zihnimi - aklımı dinliyorum sanmayın. Onu da yapamıyorum çünkü onun da ne dediği belli değil. Böyle saçma sapan bir durum oldu.
Kulağım falan uğulduyor falan ama bir şey duyamıyorum.
Bazen çok cesur kalkıyorum yataktan böyle böyle diyorum. Bir başka gün Regina Spector falan dinleyince elim ayağım birbirine karışıyor.
Akıl hastaları zaman geçsin,huzursuzluk dinsin bıdı bıdı diye hep uyumak istermiş. Böylece bir karar alamazlarmış, yani iyi ya da kötü bir şey olmazmış hayatlarında. Zamanı dondurmak gibi düşünün. Günler geçse de olaylar nötr bir durumda kenarda köşede durduğu için kaldıkları yerden hayata devam edebilirlermiş.
İşte ben de böyle bişi istiyorum.
Lan delirdim mi acaba.

19 Haziran 2011 Pazar

~güm güm korkusu

Ben korku filmleri izleyemem. Korktuğum somut tek şey korku filmleridir. Ki burada da hile yaptığımı düşünüyorum çünkü korku filmleri içinde bir çok korku öğesi barındırır bknz: karanlık canavarlar katiller vb. Fakat ben korku filmlerinin kendisinden çok korkuyorum.

Küçüklüğümden beri beni çığlık attırıcak kadar korkutucak tek şey korku filmleridir.
Ta ki..

Şimdi daha çok korktuğum başka bir şey keşfettim. Kalp çarpıntısı. Sanki kocaman metal parçaları yutmuşum da bir türlü çiğneyemiyormuşum gibi. Sanki içimdeki kötü heyecan ve sırtıma batan iğneler hiç geçmeyecekmiş gibi. Sanki aldığım nefesler daha önce kullanılmış gibi. Sanki gece yatınca baktığım tavandaki noktalar saniyede bir milyon çoğalıyormuş gibi.

Haa bir de atacağım çığlık gırtlağıma geri dönüyor gibi.

Yerimde oturamıyorum.

Aslında bazen oluyor böyle. Çok kahve ve sigara içtiğim zamanlar. Fakat bir başladı mı önüne geçemiyorum. Seksen yaşında çarpıntı tuttu diye ortalığı birbirinr katan yaşlı kadınlar gibiyim.

Aslında bazen gerçekten çok sigara ve kahve içsem de bu hiç başıma gelmiyor.

Ve inanın bu çarpıntıan ve huzursuzluktan kurtulmak için her şeyi yapabilirim çünkü çok korkuyorum. Huzursuzluk beni fazlasıyla huzursuz ediyor.

Ve bundan bu kadar korkmamın nedeni huzursuzluğa dayanamayan bir insan olmam. Haksızlık. Tanrı nın mutlu olmak huzursuzluktan korkan insanlara verdiği bir tür ceza olmalı. Oysa hepimiz el ele tutuşup yaşayabiliriz.

Bazen başıma gelen şeyleri anlayamıyorum. Kızgınlık değil. Sadece manasız oldukları geliyor aklıma. Tabi manasız derken anlamsız değil, bir nedeni olmayan demek için sıfatlar kullanıyorum. Yani bir insan huzurlu bir hayat yaşamak istiyorsa huzuru aramalı. Bu kadar basit.

İyi şeyler kötü şeylere karşı. Onları karşı karşıya getiren şey nedir!? Sağduyu diye bir kelime var. Bazen bazı şeyler söylenmez, bazı şeylere göz yumulur, bazı şeyler affedilir. Huzuru arayıp bunları yapmayan kimseyi görmedim.

Ve tekrar sormalı: Onları karşı karşıya getiren şey nedir!? Kazanma arzusu mu? Kazanmak kaybetmek bu kadar önemli mi? Zafer kazanmak uğruna huzurunu kaybeden sizlere geliyor şu söz:Bir adam demiş ki '' Sen kazandın ama ben haklıyım''.


Bir an için durup düşünelim dostlar.

~yasak harfler

Nihayet bloguma ulaşabiliyorum.aslında bugünler için yedekte tuttuğum bir tumblr adresim var fakat aynı tadı alamıyorum. Arşivim olmayan bi yere yazarken sanki diğer yazılarıma ihanet ediyormuşum gibi geliyor. Bundan sonra tumblr ımı fotoğraf paylaşmak için kullanma kararı aldım ve bu projeyi bugün hemen gerçekleştiriyorum. Yine de blog yasaklı vakitte yazdığım yazılar için şu adresi kullanabilirsiniz.

Söylemicem haha.