25 Ekim 2010 Pazartesi

~merdiven sesleri

Aslında yorgun değilim ama yorgunmuş gibi yapmak daha iyi sanırım.
Bazı şeyler için hiç yorgun değil,im mesela,bazı şeyler için asla uykusuz değilim ya da bazı şeyler için çoğu şeyi unutuyorum.
Aslında bu cümlede başka bir şeyden bahsedecektim ama olmadı.Benden ayrıldı.Böyle ifade edilmek istedi.Olsun.Biraz da siz gülünüz.
Neydi ya.Ne diyecektim?
Neyse,iyilik sağlık..

14 Ekim 2010 Perşembe

~kalecik karası

Aslında yazacak çok şey var tabii.
Ama başlayamıyor insan.Bu içimizdeki erteleme canavarının salyaları bir gün kökünden kurusa keşke.
Evet bu ay-hatta bu iki ay yazmaya epey bir ara vermişim.
-oysa elbette yazacak şeylerim oldu-
Ama yazmak istemedim.Bu ara çok boşluyorum. Kafam yerinde değil.
Tüm gün beklediğim tek şey, yeniden sabah olması,kampüste ayazın ortasında ilk sigaramı içerken Homesick i dinlemek.Bu kadar.
Aslında bazı şeyleri eksik hissediyorum,evet. Örnğin Defne. Bukle yapmasını sağlayan saç kremininin kokusunu özledim mesela.Ama yok o da değil.
Bir şey eksik ama ne.
Gerçi her şey burada değil mi.İhtiyacımız olan her şey. Bu arayışın anlamı ne bilmiyorum.
Meraklı olmak iyi ama, bir gün arayış da kendini tekrara döner mi acaba.
Bilmiyorum.
Sonra mesela sırf hırka giyerek dışarı çıkmayı özlüyorum. Tüm bu yünlü kazaklar ruhuma yapışıyor,beni ağırlaştırıyor.
Şimdi ne mi yapıyorum.Müzik dinliyorum.Moonlight Sonata.İngilizce dersinde öğrendim bu şarkıyı.
Yarın günlerden cuma. Şarap içme günü. Kutlanacak, uğruna kadeh kaldırılacak bir şeyler mutlaka bulunur.
E zaten her şey burada değil mi. İhtiyacım olan her şey..
Ne diye kaşınıyorsam-bir alemim vallahi.
duy beni kalecik karası~

10 Ekim 2010 Pazar

~uykusuz fransız kültür günleri

Ben hep aynı,ben hep burdayım.