11 Haziran 2009 Perşembe

~görmezden gelmenin ruha zararları

Havanın ısrarla kapalı olduğu haziran günlerinden nefret ediyorum.Kış sanki yeterince uzun sürememiş gibi şimdi de yüzsüzce yazı işgal etmeye çalışıyor.
Bu aralar çok bir şey yapmıyorum.Evden çıkmayı hiç istemiyorum.OCnin soundtrack'i ve buzlu kahve bana sıkılmamam için yetiyor.Hem uzun süre boyunca bu durumun bozulmasını istemiyorum.
Aklım karışıkken, karışık olmadığını kabul edip,dinlemeden ve anlamaya çalışmadan,sırf pasif kalmamak ve kendimi önüme gelen fırsatları kaçırdığıma inandırarak istemediğim şeyleri de hatta istemediğim şeyleri bile yapmaya çalıştığımı farkettim.Neden kendi kendimi bu kadar sıkıntıya sokuyorum.Evet ne istediğimi bilmiyorum ama ne istemediğimi biliyorum.Öyleyse bu devam etmeye mahkum hissetme duygusu neden?
Kendimi tanıyamıyorum.Ne zaman bu kadar dağınık ve sorgulayamaz hale geldim.İç sesimi sanki hiç dinleyemiyorum.İşin komiği;ben iç sesimi kaybetmemek ve hiç bir şeyi kaçırmamak isterken bu şekle girdim.
Kaçtıklarım var.Beni hala rahatsız eden şeyler var.Bunları bile bile iyi hissediyormuş gibi yapmak beni korkunç derecede ve gizlice yıpratıyor.Görmezden gelmenin insan ruhu için ne kadar tehlikeli olduğunu sanki daha önce öğrenmemiş ve deneyimlememiştim.
Kendimi sanki bir şeylere aç,sürekli konuşan ve piyasada konuşulanlara ayak uydurmaya çalışan,ruhunu ve evrenin bir parçasını kaybetmiş saldırgan insanlar gibi hissediyorum!Neyse ki artık beni neyin huzursuz ettiğini biliyorum.Yönümü nasıl kaybettim bilmiyorum ama artık kaçmak yok.Ben ne zamandan beri bir şeylerden kaçar oldum.Artık eski halime dönme zamanım geldi.İstemediğim hiç bir leyi yapmak zorunda değilim.
J. P. Sartre'ı sanki hiç okumadım.Tam ve bütün bir özgürlük içindeyim.Seçimlerimin bahanesi olamaz.İstemediklerimin ve istediklerime göre yaptığım tam özgür seçimlerin, tam sorumluluğunu almak mutluluğuna ulaşmak benim için yeterli olacaktır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder